İkinci Dünya Savası sonrasında ekonomisini yeniden toparlamak isteyen Almanya büyük bir isgücüne ihtiyaç duydu. Söz konusu işgücü açığını karşılamak için Almanya’yla Türkiye arasında 30 Ekim 1961 yılında ‘’Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk Firmaları İşçilerinin İstisna Akdi Çerçevesinde İstihdamına İlişkin Anlaşma’’ imzalandı.

Bu anlasmaya dayanarak 450 kişilik ilk işçi grubu Haydarpasa tren istasyonundan Almanya’nın Düsseldorf kentine hareket etti. Türkiye’den ilk etapta 6 bin 500 işçi talep eden Almanya’ya ilerleyen yıllarda yüz binlerce Türk işçi ve aileleri göç etti.

İşgücü Anlaşması kapsamında çalışmak için Almanya’ya giden Türk işçiler başlangıçta birkaç sene Almanya’da kalıp, o süre içinde çalışıp biriktirdikleri parayla memleketlerinde iş kurmak veya ev, araba almak istiyorlardı. Yani, aslında Almanya’da uzun süre kalmak veya yerleşmek gibi bir düşünceleri yoktu. Diğer taraftan, Almanlar da Türk işçilerin ülkelerinde geçici olduklarını düşündüklerinden Türk işçileri “misafir” olarak görüyorlardı.

Türkiyedeki baştakilerdende nerede işsiz güçsüz var yada kötü damgası yemişler var onları toplayıp gönderdim, sırtımdan attım. Almanlar düşünsün şimdi diyenler vardı.

Sizin anlayacağınız geliş o geliş buraya yerleşmiş bulunuyoruz. Burada kalıcıyız ama hala 60 yıldır bunu idrak edememiş çevreler var. İşimiz gücümüz evimiz barkımız burada artık.  Biz kalıcıyız ve bu ülkeye aitiz.

Zamanında bizi kambur gibi sırtından atıp buralara yolluyanlara ve burada bizi tecrit edenlere başarılarımızla, yatırımlarımızla, Camilerimizle, Cemevlerimizle, Spor Kulüplerimizle ve politikacılarımızla en büyük cevabı veriyoruz.

Bize burada  Misafir İşçi  yada anavatanımızda Alamancı muamelesi yapanlara sesleniyoruz.

Her iki ülkede bizim vatanımız olmuştur. Doğduğum yer Anavatanım doyduğum yer ise Babavatanım olmuşdur. Artık bizi kefenin bir gözünde ağır basan tarafız. Bize 2.sınıf muamelesi yapmayın. Haklarımızı verin. Her iki ülkeninde yanlış yapılan politikalarından bizi suçlu gibi görüp cezalandırmayın.Biz ait olduğumuz yerleri iyi biliyor ve gerekirsede ait olduğumuz yerlerede canımız pahasına dahi olsa sahip çıkacağız.

Normal bir vatandaş gibi yaşıyorsak, vergimizi veriyorsak, yolunu suyunu ceryanını kanalızasyonunu kullanıp ödenmesi gerekenleri ödüyorsak hiç olmazsa en azindan bize burada yaşadığımiz şehrin yöneticisini seçme ve seçilme hakkı ver. Hani demokrasi nerede kaldı. Lafda değil özde çalışin.

Seçim zamanı gelip yapacağız edeceğiz diyerek ceklerle caklarla bizi oyalamayın. Ne yapacaksanız şimdi yapın ve yakında Federal Seçimler var. Düşünün ve deyinki 1 oyla neler değişiyor.

Bu durum her iki vatanımız içinde geçerli. İki tarafda bizi oyalıyor ve bizler için hiçbirşey yapmıyorlar. Bir taraf para musluğu gibi  öbürüde misafir gibi görüyorlar.

60 sene önce sırtından atanlarla bugün elimizdeki telefonla vatanımıza izine gittiğimizde vergi adı altında dünyanın parasını isteyenlerin ne farkı var.

Yetti Gari!

Herkes şapkasını çıkarıp önüne koysun. Nerede ve nasıl yanlış yapılıyor. STK lar birbirlerini yemesinler. Her iki hükümet yetkilileri biraraya gelip bizim tüm haklarımızı versinler. Çifte Vatandaşlık bizimde hakkımız ve sonuna kadarda hakediyoruz. Çünkü biz iki vatanlıyız artık.

Almanyada yaşarken burası gurbet Türkiye sıla, Türkiyeye gittiğimizdede orası gurbet Almanya sıla oluyor bize.. Burada Anavatanı orada Babavatanı özlüyoruz.

Ne dersiniz haklımıyım haksızmıyım?